Bazılarınız
belki bana kızacak ama yazının tümünü okuyun da ister kızın isterseniz
kızmayın.
Ben
altmış yaşını devirmiş biriyim. Saçlarımın bir kısmı döküldü büyük kısmı da
ağardı. Ağardı da değirmende ağartmadık sonuçta.. Mafile Teyze’min sakalınız
ağarsın lafını şimdi daha iyi anlıyorum. Aslında bize “yaşınız uzun olsun”
diyormuş.
Bilmiyorum
sizin başınıza hiç geldi mi ama benim başıma birkaç defa geldi. Nerede
İskilipli görsem doğal olarak “Öyle mi ben de İskilipliyim!” demişimdir.
Tamamında gördüğüm çok soğuk davranmaları oldu. Özellikle İskilip’in yerlisi
denilen kesim. Kendilerini bir halt sandıklarından mıdır nedir hep soğuk
davrandılar. Çok şükür bir ihtiyacım olup da onlardan bir şey talep etmiş değilim
ama bu yaşıma kadar gördüğüm bu. Pardon yalan söylemiş olmayım bir defa işim
düştü. Onu anlatmadan geçmeyeyim madem:
1986
yılı Kasım Ayı falan. O zamanlar Ankara’da kömür kullanıyoruz. Kömüre yazıldım.
İki ay sıra verdiler. Büyük oğlum yeni doğmuş. Bir an önce kömür almak
istiyorum. Ağabeyim Burhan da muhtar o sıralar. Köye gitmiştim. İskilip
Pancar’dan da birileri geldi. Laf lafı açında içlerinden biri “Benim eniştem
Balgat Kömür Deposunda çalışıyor. Ona git benim selamımı söyle. Senin kömür
sıranı öne alır” dedi. Ankara’ya dönünce dediği kişinin yanına gittim. İsmail
bilmem ne. Bizim yakın köylümüz. Rahmetli Ahmet amcamın da asker arkadaşının
oğluymuş.
Yanına
gittim. Orada şef konumundaymış. Odasına baktım yok. Birilerine sordum. 8-10
kişinin çalıştığı bir salonun ortasında dikelen kel kafalı birini gösterdiler.
Yanına
vardım. Kendimi tanıttım. Yerliköylüyüm dedim. Pancardaki akrabasının selamını
söyledim. Babayın asker arkadaşı da benim amcam dedim.
Normalde
“Ooo hoş geldin hemşerim. Gel odama geçelim de bir çay içelim. Hem de
konuşuruz” demesi lazım. (Değil mi??!!)
“Ne
istiyorsun” dedi.
O kadar
kalabalığın içinde söylemek istemedim.
“Sizinle
özel konuşabilir miyim” dedim.
Cevap:
“Benim kimseyle özel konuşacak bir şeyim yok. Ne söyleyeceksen burada söyle”
dedi. Sert, gülmez, çatık kaşlı bir suratla.
Haydaa..
Bir
defa laf ağzımdan çıkmış oldu. “Şey, ben kömüre yazıldım da iki ay sıra
verdiler. Bunu biraz öne çekebilir miyiz diyecektim.”
Vallahi
başbakanda o tavır olmaz. Sanki Ankara’nın tüm kömürünü ondan bedava istiyorum.
Hayatımda ben öyle bir eziklik hissetmedim.
“Hiçbir
şey yapamayız sıranı bekleyeceksin..!!”
Tepemden
aşağı kaynar su döküldü.
Öldüm
yav öldüm.
İnsan
adam gibi davranır, yapamazsa bile uygun şekilde söyler. Kahroldum.
Bu
durumu abime söyledim. O pancardaki akrabasına da anlattım. “Öyle birine beni
niye gönderdin” diye sitem ettim. O da hayret etti. “Sakın onu adam sanıp da
başkasını gönderme” dedim. Kafama koymuştum, bir yerde karşılaşırsak yapacağımı
biliyordum. Ama hiç karşılaşmadık. Aman karşılaşmayalım da. Yüzünü şeytan
görsün.
Yaptığı
hemşeriliği bırak insanlığa sığacak şey değildi.
Oysa
Doğu ve Güneydoğulularda durum böyle değil. Adamlar birbirlerine öyle tutkunlar
ki. İmrendiriyorlar resmen.
O
tarihten sonra bizim köyün deyimiyle “ağzımı boklu çayda yudum.”
Gelelim
“Gelüve, gidüve” ye. İskilip’in içinde ve bazı köylerinde bu şekilde
konuşuyorlar. Bizde öyle değil. Pek çok konuda İskilip’ten farklılıklarımız
var. İyi ki de öyle!!
Haksız
mıyım..?
Suat
Zobu
.
0 yorum: "İskilip’e Bağlıyız Ama “Gelüve Gidüve” Bağlamında İskilipli Değiliz"