Cuma
namazına biraz erken gittik. Uzun süre caminin içi sessiz sedasız durdu. Sonra
çok genç bir imam geldi, 20-25 yaşlarında ya var, ya yok. Yerden yaklaşık 1,5
metre yükseklikteki kürsüye çıkıp vaaz vermeye başladı; konu ırkçılık üzerine.
“Allah ‘tanışıp bilişesiniz diye ben sizleri kabileler halinde ayrı ayrı
yarattım’ diyor” derken kendi söylediğiyle çelişkiye düşüyordu aslında. Bence
örnekleme için yanlış ayet seçmişti.
Durup
dururken neden böyle bir konu seçmişti onu da anlamadım.
Tarih
boyunca biz hiçbir zaman ırkçı bir millet olmamışız ki. Millet olarak
kurduğumuz, ömürleri yüzyıllar süren devletlerimizde, tebaamız altındaki hiçbir
millete ırkçı davranıp soykırım yapmamışız. Ne dinlerine karışmışız, ne yaşam
tarzlarına. “Sen illa ki Türkçe konuşacaksın” diye de dayatmamışız. Ya değilse
500 yıl yönetimimiz altında kalan ne Yunanlılar, ne Bulgarlar, ne Ermeniler ne
de diğerleri bu gün var olurdu. Hepsi nesli tükenen milletler sınıfına
katılırdı.
Irkçı
olmamalıymışız..! Eee biz zaten ırkçı değiliz ki… Allah beni Türk olarak
yarattığı için Türkçe konuşuyorum, ne var bunda. Allah isteseydi insanları tek
millet yaratırdı. Hiçbir insan diğerine yüzde yüz benzemiyor; isteseydi tek tip
yaratırdı. Hikmetinden sual olunmaz, Allah’tan daha mı iyi bileceğiz..?
Hutbedeki
konuda hemen hemen aynıydı.
Ben
namazdan erken çıktım.
Arabanın
içinde oturmuş arkadaşımı bekliyorum. Hafiften yağmur çiseliyor. Caminin avlu
kapısı tam yanıbaşımda. Kapı çıkışına sağlı sollu durmuş iki çocuk, ellerinde
birer karton kutu Kur'an Kursu’na yardım topluyor. Elleri yüzleri tertemiz.
Biri kısa, diğeri ona göre biraz daha uzun boylu. Altlarında eşofman altı var
sanmıştım daha dikkatli bakınca kumaş pantolon olduğunu fark ettim. Ufaklığın
pantolonu epeyce eskimiş, kumaşı yer yer ezilmiş. Belli ki ikisi de fakir aile
çocuğu. “Şu Kur'an Kursu yardımından hariç al sana pantolon parası” demeyi
düşündüm bir an ama kabul etmez. Ya da Kur'an Kursuna verir direkt.
Kur'an
Kursuna yardım toplayan çocuklardan uzun boylu olanın yanında uzun boylu, kısa
boylu olanın yanında da kısa boylu, ufak tefek kız çocukları var. Onlar ayrıca
dileniyor. Elleri yüzleri kir içinde, saçları hiç tarak görmemiş. Belki bit
bile var saçlarında. Sanırım Suriyeli, kara kara.
Camiden
çıkanlar Kur'an Kursuna yardım toplayan çocukların ellerindeki kutulara para
atıyor. Hemen yanlarındaki kız çocukları da umutla ellerini uzatıyor, gıptayla
bakıyorlar kutulara. Onlara hiç veren yok. Yanlış yere tezgah açmışlar. Kur'an
Kursuna 5 Lira veren birisi küçük kızın ısrarlı el uzatmasına dayanamayarak
ceplerinden birinden bulup buluşturduğu 1 Lirayı da ona verdi.
Bu
cami Ankara’nın merkezine yaklaşık 20 km mesafede. Bu çocuklar kimdir, necidir,
buraya nasıl gelmişler hayret. Türkiye’nin her yerini sardı bu Suriyeliler.
Fakirse bizde de çok var.
Hocanın
az önceki vaazını hatırladım da…
Hoca
hoca, sen gel de şu para verenlere bir daha anlat ırkçılığı... Kur'an Kursundan
gelen çocuklara veriyorlar, Suriyelilere vermiyorlar.
HEPSİ
DE IRKÇILIK YAPIYOR BUNLARIN...
(!!!)
(İroni yapıyorum. Hiç birimizin umurunda değil Suriyeli, onu anlatmaya
çalışıyorum. Sırtımıza kambur oldular resmen. Biz çok zengin bir devlet değiliz
ki. Anadoluda o kadar çok fakir insanımız var, yardım edilecekse öncelikle
onlara yardım edilmeli.)
Suat
Zobu
6
Haziran 2015 Ankara
.
0 yorum: "Irkçılık yapmayın..! (mış)"