Yetik
Ozan’ı kaç kişi hatırlar, Onu kaç kişi tanır bu gün.
Ben
de tesadüfen öğrendim öyle birini. Bulabildiğim şiirlerini okudum. Arı duru,
kaynak suyu tadında. Gördüm ki gerçekten büyük ozanmış. Erken vefatı
edebiyatımız için büyük kayıp olmuş.
Hakkında
araştırma yaptığınızda yaşamıyla ilgili çok fazla bilgiye ulaşamıyorsunuz.
Hazin sonunu ise hiçbir kaynak yazmak istememiş. Burada ben de değinmek
istemiyorum.
Zaman
tünelinde unutulmuşlara karışmış Yetik Ozan.
Şiirlerini
Yetik Ozan mahlasıyla yazan, zaman zaman Firkati mahlasını da kullanan, kısacık
yaşamı olan bir büyük şair.
Asıl
adı Turgut Günay. 1942 Manisa / Soma doğumlu. Anakara Üniversitesi DTCF mezunu.
Kütahya Lisesi’nde öğretmenlik yapmış. Ankara Üniversitesine asistan olarak
giriyor sonra. 1973 yılından sonra Hacettepe Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı
Bölümü’nde öğretim görevlisi olan bir akademisyen, bir Doktor. 1978’de vefat
ediyor.
Töre,
Hisar, Türk Edebiyatı dergilerinde yayınlanmış şiirleri var.
1973
yılında yayınladığı ilk ve tek şiir kitabı olan Atmaca Uçurumu diye bir kitabı
var. Bir de sağlığında hazırladığı ama basılamayan Ülkü Bağı. Daha sonra 2002
yılında tüm şiirlerinin toplandığı bir kitap yayınlanıyor.
Akademik
kariyerinin yanında pek çok inceleme ve makalelere de imza atmış. Çok yönlü
biri. Şiir haricinde yayınlanmış eserleri de var. Yayımlanmış kitapları:
“Atmaca Uçurumu Şiirler, Ankara, 1973, Halk Şiirinde Atatürk S. Sakaoğlu ile
birlikte, Erzurum, 1974, Balıkçıl ile Yengeç, Kelile ve Dimne’den Seçilmiş
Hikâyeler, Ankara, 1977, Rize İli Ağızları/İnceleme-Metinler-Sözlük
Ankara,1978, Atmaca uçurumu - Ülkü Bağı Bütün Şiirleri, Ankara, 2002.
---
BAZI ŞİİRLERİ
Bağlama
Her
sevgi bir düğüm atmış koluna
Dokundukça
inler, yarası vardır.
Irak
gönüllerin uçurumuna
Ezgiden
bir köprü kurası vardır.
Aslı
saçlarını yönüne sermiş,
Altı
tel koparıp göğsüne germiş,
Kerem,
yarasından bir kabuk vermiş,
Sızlaya
sızlaya vurası vardır.
Aşık
sofrasında bir ayak olur,
Şenlik
bırakanda Sümmânî alır.
Humarı
kan ile karışıp kalır
Atadan
toruna süresi vardır.
Veysel
ile yumup iki gözünü
Görür
gerçeklerin gizli yüzünü,
Emrah
ile gamda tartar özünü;
Ağır
yükü, hafif darası vardır.
Ak
kuşlukta abdal öğütlemesi,
Kara
günde kardaş ağıtlaması,
Kızıl
tanda Avşar yiğitlemesi:
Nefesi,
nidası, narası vardır.
Bozok
yaylasında çamlarca uzun
Bir
tütün kesilir çektiği hüzün
Nice
ki, orda bir sürmeli gözün
Gönlüne
yansımış karası vardır.
Şeker
dağı acı sözden bıkanda
Etekleri
misket misket kokanda,
Ardıçtan
kovalar inip çıkanda
Her
kuyu başında sırası vardır.
Söğüt
çarşısında günle erenler
Zile
düzlerinde burçak derenler
Ankara’da
dama bulgur serenler
Dostudur,
hal hatır sorası vardır.
Beşparmak’ta
gümüş mavzer kesilir;
Çatal
yüreğine barut basılır,
Alt
teli bir tetik olup kasılır;
Bengide
patlamak töresi vardır.
Yol
üstü inerken Kelkit’in bucağı
Bağrına
saplanır bir bağ bıçağı,
Eğin
dedikleri gurbet ocağı
Iraktan
el sallar, göresi vardır.
Çarşambaya
yağmur yağar sel alır;
Yamadan
dolanır, bayır, bel alır
Çorum’da
Dürdane kızdan el alır
Yan
yana halaya giresi vardır.
Muş’un
yokuşunu çıkmış yorulmuş,
Narman’da
bir güzel görmüş vurulmuş,
Ürgüp’te
önüne tuzak kurulmuş;
Göğsünde
üç kurşun beresi vardır.
Engeller
koymuyor; yol sarp, o yaya
Ziganalar
sisli, Kop kaya kaya
Bayburt’ta
üç günü dönmüş üç aya;
Kaygulanıp
tütün sarası vardır.
Fırat
hoyrat akmış, o hoyrat akmış,
Urfa
gibi göz göz Mardin’e bakmış,
Diyarbakır
sıcak, kibritsiz yakmış;
Harput’un
çayında çırası vardır.
Şahin
yuvasında baykuş tünerken
Antep
sınırlardan gazi dönerken
Tokat
bir yabancı yüze inerken
On
beşliler ile kurası vardır.
Gence’de
topraksız lale örneği
Tebriz’de
bayraksız kale örneği,
Kerkük’te
ceylansız bala örneği
Öksüz
tarı, tutsak curası vardır.
Nice
ki ölüm var er geç kaderde
Bir
içli ağıtla susar son perde
Karacaoğlan’ın
yattığı yerde
Sonsuza
dek nöbet durası vardır.
Yetik
Ozan
-------------
Dün
Ahlatça
direnerek en kızgın güneşlere
Susuzluğu
içmişim yaz boyu sır tasından
Yavuz
kartallar gibi göğsümü gere gere
Zaferler
getirmişim bozkırın ortasından
Yetik
Ozan
-------------
Bu
Gün
Bir
solukta hem dünü hem yarını yaşarım.
Günleri
birleştirir en gizli emellerim.
Gök
yeleli bir öçle dört akında koşarım.
Yönleri
birleştirir Cengiz’li emellerim.
Yetik
Ozan
-------------
Yarın
Eyer
vurup borana dağlardan akacağım,
Hışmımdan
boz başaklar dalgalanacak gene,
Çelikten
kanatlarla göklere çıkacağım.
Başımda
dolunaylar tolgalanacak gene.
Yetik
Ozan
-------------
Düşünce
Yüce
surları ören taş değil, düşüncedir.
Kişiye
uzluk veren, yaş değil, düşüncedir.
Suç
onun eseridir, yasa onun eseri;
Darağacına
giren baş değil, düşüncedir.
Yetik
Ozan
-------------
Sabır
Irmağı
Ezgi
bayrağını ıtır dağından,
Yurtsuz
fırtınalar esti götürdü.
Dostluğa
kapısız Kerem bağından,
Her
giren bir kiraz kesti götürdü.
Kınalı
güzlerin birlik toyunu
Bozdu
cücelerin aksak oyunu,
Gelin
süzülüşlü üzüm suyunu
Al
keşişler testi testi götürdü.
Çok
sesli çanların sevinç avazı
Çekti
kurt dönüşlü yuğlardan yazı
En
ulu yangından sağ çıkan sazı
Son
sofu omzuna astı götürdü.
Boz
gevene karşı çiğdemin cengi
Tuğlaştırdığında
kokuyu, rengi
Bir
ümmi çobanın yazdığı cöngü
Bilginler
bağrına bastı götürdü
Alıç
paylaşırken dağlar diz dize
İlk
sabırsız yaprak düştü son ize,
Bozkırın
rengini açık denize
En
sabırlı ırmak sustu götürdü.
Yetik
Ozan
Mekanı
cennet olsun.
0 yorum: "Unutulmuşlara Karışmış Bir Büyük Şair: Yetik Ozan"