pencerenize karartın vururdu ben sokakta dururdum

o cumbalı evinizin balkonundan bakardın

uykusuz geçerdi gecelerim gurur yapar sana diyemezdim

ben ekmek aş yiyemezdim ey yar yiyemezdim

Comments

26 Nisan 2015

Yumurta Soyma Makinası

Parkın çapraz köşesinde zulaya yatmış müşteri bekliyorum. Simaen tanıdığım birkaç çocuk geldi, mallarını alıp gittiler. Beni bilip de hariçten gelenler de oluyor tek tük.

Harpadak iki sivil kollarımdan yapıştı. Ödüm bokuma karıştı birden..
“Sesini çıkarma da bizimle gel” dedi iri yarı olanı. Herifte iki metre boy var.
Zaten çelimsiz biriyim, gelmesem ne yapacağım. İki kişiyle baş etmem mümkün değil. Bu çam yarması bile beni tek başına çiğ çiğ yer alimallah. Kaçmaya maçmaya fırsat olmadı.
Tin tin birlikte yürümeye başladık. ‘Sokağın köşesini döner dönmez ben bir hamle yapıp kaçayım’ diye düşünürken ekip otosuyla burun buruna geldik. Apar topar soktular arabanın içine.
15 dakika sonra 3 yıldız komserin karşısına diktiler süklüm püklüm.
“Ulan gene mi sen” diye kükredi üç yıldız.
Kem küm ettim. “Bakın başkomserim ben aslında bir şey yapmıyordum. Ben girişimci biriyim. Bir makina yapma peşindeyim, onunla ilgili pazar araştırması ve piyasa gözlemlemesi yapıyordum.”
Girişimcilik dedim de. Hey gidi günler hey.
Bu girişimcilik ruhu bende eskiden beri var. Rahmetli Kör Salih’le birlikte Çorum pazarlarında az pire tozu satmadık. Hiç unutmam birinde Saat Kulesi’nin orda gene tezgahı kurmuş pire tozu, halis koka koladan öksürük şurubu, ilimon tuzu falan satıyoruz önceden bizden pire tozu almış biri geldi. Nasıl bağırıyor, nasıl bağırıyor ortalığı ayağa kaldırdı. Kör Salih gayet sakin “Dur bakalım beybaba, hele anlat derdini” dedi. Adam anlattı. “Nasıl kullandın pire tozunu” dedi. “Pirelerin olduğu yerlere serptim, ama hiç etkisi olmadı” dedi adam. Kör Salih olur mu beybaba olur mu, pireyi yakalayıp gözüne serpecektin, senin kullandığın şekilde tabii ki etki etmez” dedi. Adam gık demeden kayboldu gitti. Oysa ben o pire tozuyla ilgili “Ulan şunun içine azıcık DDT falan katalım hiç değilse” demiştim de, O dürzü direkt tuğla tozunu doldurmuştu küçük kese kâğıtlarına.
“Ne makinasıymış bu?” dedi başkomser.
“Valla komserim şimdilik ismini vermek istemem. Malum telif hakkı, patent meselesi falan… Ama şu kadarını söyleyeyim her evin mutfağına girecek bir şey. Düşünsene Türkiye’de 15 milyon hane varsa, tanesi 50 Liradan 15 milyon çarpı 50 Lira, ohoo. Paraya bak paraya. Bir de bunun yurt dışı…….”
Küçümser gibi gülümsedi. Sonra ciddileşti.
Sözümü yarım bıraktırarak,
“Ulan sen ne makinasından bahsediyorsun, senin sattıklarınla makinanın ne alakası var?”
“Ne satıyormuşum başkomserim?”
“Ne sattığını bilmiyor musun sen?”
“Yoo..!” dedim.
“Ulan sen benimle dalgamı geçiyorsun?”
“Haşa başkomserim ne haddime” dedim boynumu büküp alttan masumane bir bakışla.
“Ot satıyormuşsun ot” dedi.
Bir düğmeye bastı. Kapıyı açıp hazırolda emir bekleyene “İki arkadaş gönder” dedi.
Beni getirenlerden başka iki görevli geldi. “Sevk işlemini yapın, bu arkadaşı nöbetçi savcılığa götürün” dedi.
Bana döndü “Gitmeden söyle bakalım şu makina ne makinası olacak?” dedi. Baktım artık iş işten geçiyor “Yumurta soyma makinası başkomserim” dedim.
Güldü. “Peki, bu ot satma işiyle makina ne alaka?” Ben de gülümsedim.
“Makina fabrikası için sermaye lazım başkomserim sermaye..! Onun için çalışıyordum, fena yakalandık. Sana söz veriyorum üretince senin eve de bu makinadan 1 tane göndereceğim, hem de ücretsiz” dedim.
“Tamam, bekliyorum” dedi gülerek. Garip bir işaretiyle karga tulumba çıkardılar beni odadan.
“Kesin göndereceğim başkomserim kesiiinn” diyebildim kapının ağzında.
Duydu mu, duymadı mı emin değilim. Ama o makinanın deneme üretiminden ilk ona göndereceğim ki bozulursa da onda bozulsun. Saçını başını yolsun bakalım. Öyle olmaz böyle olur.

Suat Zobu

ANKARAyirmi6Nisan2015
Edebiyat Defteri

0 yorum: "Yumurta Soyma Makinası"