Zaman zaman hepinizin
karşısına dilenciler çıkmıştır. Kimileri topal, kör, dilsiz, sakat numarası
yapar. Sara nöbeti geçiriyormuş gibi düşüp ağzından köpükler çıkaranı mı
ararsın, "Ağabeyçi Erzurum'dan yeni
gelmişıh, iş bulamamışıh" diyeni mi. Bi dakkacılar vardır; ya yakınını
hastaneden çıkaramamış ya da bir yere gidecek bilet parası yoktur.
Dilencilere para vermek, hele hele
hepsine vermek gerekir mi? Öyle bir çağdayız ki kimin gerçekten ihtiyacı var,
kimin yok bilmek mümkün değil. Bazılarında hikmette vardır, boş değildir.
Abdurrahman Amcamın hanımı rahmetli
Sırma Abılam anlatırdı. Yeni gelinken yaşlı bir dilenci gelmiş. "Kızım
bana sahanla biraz un ver" demiş. Abılam sahanla unu getirmiş. "Biraz
da su getir" demiş. Suyla sahandaki unun yarısını hamur yapmış. "Bunu
pişir ye, kalanını da aldığın yere dök" demiş, dilenci. Abılam unu aldığı
herkile dökmüş. Yemin ederdi, herkil ağzına kadar unla dolmuş. Yıllarca
bitmemiş.
Ankara Bahçelievler'de yürüyerek
gidiyorum; bir dilenci çıktı, para istedi. Vermeden yürüdüm. Arkamdan
"Muhammed (S.A.V) aşkına" deyince zınk diye durdum, tepemden kaynar
sular döküldü sanki. Döndüm verdim.
Konya'da okuyoruz. Akşam ezanına
yakın 4-5 arkadaş Nalçacı'dan Alaattin'e yürüyerek gidiyoruz. Devlet
Hastanesi'nin orada karşımıza bir dilenci çıktı. Meczup biri, üstü başı
perişan. Yanımızdaki arkadaşlardan biri de Konya'nın yerlisi Osman Özyurt
(Geçen yıl rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin) diye bir arkadaşımız. Osman onu
biliyormuş. Namı "Pir Ali" imiş.
Bu Pir Ali bize: "20 Lira
vereceksiniz" dedi. "Yav etme eyleme biz öğrenciyiz, hepimizin
cebindekini toplasan 20 Lira çıkmaz belki, 3-5 lira verelim" dedikse de
"Yok vereceksiniz" diyor, başka şey demiyor. Sonuçta veremedik, yürüdük.
"İnşallah başınıza yağmur yağar" dedi. Havada da hiç bir şey yok. 100-150 metre falan ya gittik ya
gitmedik. Yav arkadaş bi yağmur yağdı, bi yağmur yağdı sanki kovayla
boşaltılıyor. Ya "Taş yağsın" deseydi?
Şimdi düşünüyorum da; biz o gün o
parayı verebilseydik, acaba ne olurdu?
0 yorum: "Dilenci"