Osmanlı
tarihinin Kanuni'ye kadar olan kısmını severim. Kanuni Avrupa'da falan
"Muhteşem Süleyman" olarak anılır. Ne yalan söyleyim ben Kanuni'yi
oldum olası sevmemişimdir, bence muhteşem falan da değildir.
Birincisi
Yavuz Sultan Selim Kanuni'ye muazzam bir ordu, muhteşem bir devlet,
ağzına kadar dolu bir hazine bırakmıştır ki Kanuni'nin yerinde çoban sülü bile
olsa "Muhteşem Süleyman" olurdu.
İkincisi ki
Kanuni'nin en sevmediğim yanıdır; Hürrem gibi birini devletin başına musallat
etmesi, onun tesiriyle ileride çok iyi bir padişah olması muhtemel olan Şehzade
Mustafa'yı boğdurtmasıdır. Şehzade Mustafa ile birlikte henüz yedi yaşında olan
Şehzade Mustafa'nın çocuğunu, yani kendi torununu da boğdurtmuştur. Keza gene
Hürrem'in tesiriyle devletin üst kademelerine hep hain ve kifayetsiz kişiler
getirilmiştir.
Kanuni
döneminde muhteşem olduğu söylenen devlet, Kanuni öldükten hemen sonra
sendelemeye başlamış, hızla duraklama ve gerileme devirlerine girmiştir. Nerde
kaldı muhteşemlik?!
Osmanlı'nın
en büyük sorunu bağnazlığı aşıp da bir türlü yeniliklere kucak açamamasıdır.
Avrupa Rönesans hareketleriyle hamle üstüne hamle yapıp sanayi devrimini
gerçekleştirirken Osmanlı'da "Gavur icadı" denilerek maalesef iplik
fabrikasına bile izin verilmemiş, yapılan fabrika yaktırılmıştır.
Yaklaşık 2
yıla yakın zamandır Kanuni'yle ilgili bir televizyon dizisi var. Bu dizinin
tarihsel gerçeklere ne kadar uyduğunu tam bilemem. Mesela Kanuni'nin bir İran
Seferi'ne çıktığını, başarısız bir şekilde geri döndüğünü, hele böyle bir
seferde ölüm döşeğine düşecek kadar hastalandığını hiç duymamıştım. Böylece
bazı şeyleri de öğrenmiş olduk. Ayrıca şunu da çoktan öğrenmiş olduk ki
Osmanlı'da öyle fazla bir haremlik-selamlık yokmuş. Saray kadınları ortalık
yerlerde yarı çıplak olarak dolaşırlarmış..! (mı acaba)
Bakalım
daha neler öğreneceğiz, bilmediğimiz...
Suat Zobu
0 yorum: "Kanuni Dönemi"